0
Sepette ürün yok.
Hesabım
Bursa Koçluk Merkezi > Blog > Genel > TOPLUMSAL CİNSİYET AYRIMCILIĞI VE FIRSAT EŞİTSİZLİĞİ
  • Yayınlayan: Bursa Koçluk Merkezi

Tarihsel süreçte, kadın ve erkeğin toplumsal rollerinin neredeyse eşit kabul edildiği bir düzen
var olmuştur ancak sanayileşmenin getirmiş olduğu erkek egemen düzen içinde yeniden
biçimlenmeye başlayan bir yapıya evrilmiştir. 1970’lerden itibaren eleştirilmeye başlanan
konunun temelinde toplumsal cinsiyet ayrımı vardır. Toplumsal cinsiyet ayrımı kavramını
biraz açacak olursak, kadın ve erkeğin toplum yaşamında cinsiyetlerinin getirmiş olduğu
belirli roller ve görevlerin sınırını çizen, kalıp yargılarda bulunulan, erkeği kadından ya da
kadını erkekten üstün gören ve bu roller yerine getirilmediğinde ya da başka roller
eklendiğinde toplum tarafından ayıplanma, kınanma hatta damgalanma ve dışlanmaya kadar
ilerleyecek büyük sorunlara yol açan bir kavramdır. Toplumsal cinsiyet eşitliği, biyolojik
cinsiyet farklılığı gözetmeksizin bireylerin sosyal işlevselliğini en yüksek düzeye
ulaştırmasını mümkün kılacak haklara sahip olmasının gerekliliğini savunur.
Türkiye’ de bu ayrımcılık yüksek oranda kadınlara baskı uygulanarak kullanılmaktadır.
Cinsiyet ayrımcılığı ve fırsat eşitsizliği yapan kişiler tarafından kadına verilen rol ve
görevlerde; duygusal, uysal, hassas, kırılgan olmak, annelik yapmak, yemek yapmak, temizlik
yapmak, mesleğini yapamamak, ev kadını olmak gibi ayrımcılık üzerine kurulmuş,
kaynaklara eşit ulaşım sağlayamayan bir kadın nesli üretilmek amaçlanıyor. Erkekler için ise
bu belirlenen rollerde mantıklı, rekabetçi, otoriter, güçlü, koruyucu, evi geçindiren gibi
kalıplar eklenilmektedir. İşte bu bakış açısı kadınların yaşadıkları sorunların temelini
oluşturmaktadır. Bu sorunları kavramsallaştıracak olursak bunlar: şiddet, kadın erkek
eşitsizliği, sokakta baskı ve taciz, eğitimsizlik, çevre baskısı, işsizlik, aile baskısı, iş yerinde
baskı ve taciz, politik baskı ve çok daha fazlasını maalesef sayabilmekteyiz.
Erkekler, ev ve çocuk bakımlarını çok az oranda kabul ettikleri için kadınların iş ve ev
yaşamında denge kurmaları fazlasıyla zor olmaktadır. Kadınların iş yaşamında karşılaşmış
oldukları en büyük üç problem: kadın ve erkekler arasında ücret eşitsizliği, kadınların
istihdam edilmelerindeki eşitsizlik ve kadınların sosyal haklardan yararlanmada karşılaştıkları
ayrımdır.19. yy.dan itibaren Sanayi Devrimi’nin getirmiş olduğu ucuz iş gücüne ihtiyaç duyan
endüstriyel düzenle birlikte kadın ve çocuklar kötü iş şartlarında daha az ücretlendirme ve
daha fazla çalışma saatleri uygulanarak sömürülmüştür. Kadın ücretleri erkek işçi ücretlerinin
yarısından bile daha az olmuştur. Bunlar karşılaşılan engellerden bazılarıydı. ABD’de 1970
yılında kullanılmaya başlanan ‘Cam Tavan Sendromu’ kavramı ise kadınların üst düzey
yönetici pozisyonlarına gelmelerini engelleyen örgütsel kalıplar ve önyargılar tarafından
yaratılmış yapay ve görünmez engeller olarak tanımlanmıştır. Yüksek kademelere gelmek
isteyen kadın çalışanların birçok çaba da bulunsalar dahi terfi almalarında karşılaştıkları
engellerdir. Herhangi bir kişinin ırk, cinsiyet, cinsel tercih veya yaşı göz önünde
bulundurularak engellenmesidir. Diğer bir kavram ise ‘Kraliçe Arı Sendromu’dur. Kraliçe Arı
Sendromu yaşayan kadın yöneticiler genellikle egemenlik kurmak için toplumda var olan
baskın eril grup özelliklerini benimseyerek bu özellikleri göstermektedirler. Hem fiziki hem
de psikolojik olarak kadınlarla aralarına mesafe koymaktadırlar. Toplumda var olan cinsiyet
hiyerarşisini kabul edip, desteklerler. Bu sendromda kadınların iş hayatındaki gelişimini
olumsuz etkilemektedir. Devletin sosyal politika ile getirmiş olduğu birtakım yasalar ve
düzenlemelerle birlikte bu eşitsizliğin azaltılması amaçlanmıştır ancak hala istenilen seviyede
olmamaktadır.

Toplumsal cinsiyet eşitsizliği ve fırsat eşitsizliğine karşı oluşturulan ulusal ve uluslararası
yasal düzenleme, mevzuat ve çalışmalar vardır. Uluslararası Çalışma Örgütü’nün 1951 yılında
kabul etmiş olduğu eşit değerde iş için kadın ve erkek ücretlerinin eşitliği hakkında 100 sayılı
milletler arası çalışma sözleşmesi ile kadın ve erkek arasında ücret eşitliği ilkesi
benimsenmiştir. Türkiye 1966 yılında 819 sayılı yasa ile bu sözleşmeyi onaylamıştır. Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığı Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü tarafından Toplumsal Cinsiyet
Eşitliği, kadına yönelik şiddet ve ev içi şiddetle mücadele konularında yasal düzenlemeler
yapmak ve uygulamadaki aksaklıkları ortadan kaldırmak amacıyla “Kadına Yönelik Şiddetle
Mücadele Ulusal Eylem Planı” hazırlanmaktadır. UNESCO tarafından 2014 yılında
yayınlanan “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği: Miras ve Yaratıcılık” adlı raporda toplumsal cinsiyet
eşitliğine ilişkin tavsiyelerde bulunulmaktadır. Her alanda toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin
belirlenmesi ve ortadan kaldırılması için belirli test ve ölçek grupları ile araştırmalar
yapılmıştır. İnsani Gelişme Raporları’nda Cinsiyete Bağlı Gelişme Endeksi, Cinsiyeti
Güçlendirme Ölçüsü, Birleşmiş Milletler Kalkınma programı tarafından Toplumsal Cinsiyet
Eşitsizliği Endeksi kullanılmaktadır. Bu hesaplanan endeksler ülkelerin gelişimlerini
görebildiği ve diğer ülkelerle kendilerini karşılaştırma imkânı sunan ve bu problemlere
yönelik çözüm önerileri halinde raporlar elde edilmesini de sağlamaktadır.
Türkiye’ de toplumsal cinsiyet ayrımcılığı ve fırsat eşitsizliğine karşı alınan önlem ve
projeler yeterli gelmemektedir. Burada benim sunacağım önerilerde ele almak istediğim konu
değiştirilmesi gereken sistemin ‘Düşünce Yapısı’ olması gerektiğidir. Demografik farklılıklar
göz önüne alınarak toplumsal cinsiyet eşitliği bilincin yerleşmesi için kamuoyunda farkındalık
oluşturulmalıdır. Farklı kesimler için farklı bilinçlendirme projeleri yapılmalıdır. En eğitimli
gördüğümüz kesimde dahi kalıplaşmış kültürel reflekslerin var olduğu unutulmamalıdır.
Bunun dışında yapılması gereken en büyük yeniliklerden biri ‘Medya’dır. Medyanın bütün
topluma ulaşması açısından yapılacak olumlu değişimlerin arttırılması, yenilenmesi ve
farklılık kazandırılması gereklidir. Televizyonda gösterilen dizi ve filmlerdeki konular,
karakterlerin davranışları, kadınlar üzerinde kurulan baskın tavırlar, kadına şiddet sahneleri,
taciz ve tecavüz sahneleri, kadınları aşağılama ve kadınlar üzerinden güç gösterisi yapma
senaryolarının kaldırılması gerekmektedir. Bu dizi ve filmleri izleyen toplum benzer hareket
ve davranışları sergilemekten kaçınmamaktadır ve kar kütlesi gibi artarak büyümektedir
bunun yanında tüm alıcıları açık olan çocuklara kötü bir örnek niteliğindedir. Çocuklar
gördükleri davranışları kaydedip bilinçaltında uzun süre depolayabilirler ve böylece annesine,
arkadaşlarına, çevresine saldırgan davranışlar sergileyebilir. Küçük yaşta herhangi bir
semptom göstermese dahi ileri yaşlarında karşılaştığı sorun ve problemlere şiddet ve
uygunsuz davranışlarla karşılık verme olasılığı artmaktadır. Dolayısıyla Radyo ve Televizyon
Üst Kurulunun(RTÜK) ele alması gereken şey daha çok bu yönde olmalıdır. Haberler ise
sürekli var olan kadına şiddet haberlerini aynı düzelikte ve normalleştirerek sunması da bir
hata olarak tanımlanmalıdır. Kadına şiddet, kadın cinayeti ya da toplumsal cinsiyet eşitsizliği
haberleri farkındalık yaratılarak sunulmalı ki ekran karşısında izleyiciler bu durumun normal
olmadığını, yapılmaması gerektiğini ve önlemesi gerektiğinin farkına varabilmelidir. Okullara
eğitim ve seminerler getirilmeli bunun ile amaçlanan şey gelişmekte olan çocuk ve genç
kitlenin farkındalığı özümseyerek büyümesinin sağlanmasıdır. Yapılması gereken şey yeni
nesli olabildiğince farkındalık içerisinde ve donanımlı yetiştirmek ve var olan nesli de daha
bilinçli hale getirerek olabildiğince az sorunlu bir toplum haline getirmek olacaktır.

BERFE KELEŞ

KAYNAKÇA
YILDIRIM, A.(2020) 21.YÜZYIL’DA SOSYAL SORUNLAR VE DEZAVANTAJLI
GRUPLAR, Journal of Awareness, Cilt:5(Sayı:3)
AYTAÇ, S.(1991), ÇALIŞMA HAYATINDA KADIN VE ERKEK EŞİTSİZLİĞİ, Tekstil ve
Mühendis, Cilt:5(sayı:27)
YILDIRIM, ERGÜT, CAMKIRAN, E.Ö.C.(2018), TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTSİZLİĞİ
KONUSUNDAKİ FARKINDALIĞIN BELİRLENMESİNE YÖNELİK
AKADEMİSYENLER ÜZERİNE BİR ARAŞTIRMA, Marmara Üniversitesi Kadın ve
Toplumsal Cinsiyet Araştırmaları Dergisi, 2: 37- 46
ÖZKAN, E.(2020),CİNSİYETE DAYALI MESLEKİ AYRIMCILIK: CAM TAVAN VE
KRALİÇE ARI SENDROMU, Sosyolojik Düşün, Cilt:5(Sayı:2)

Yazar: Bursa Koçluk Merkezi

Bir cevap yazın